Kurtulmuş: ‘Anayasa darbesi’ demek maksadını aşar, 15 Temmuz’da hedef haline gelmiş devlet kendini korur

T24 Haber Merkezi

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Can Atalay‘ın vekilliğinin düşürülmesiyle ilgili, “Geçmiş dönemlerde de bu şekilde doğrudan mahkemenin, Yargıtay’ın kararıyla düşürüldüğü vakalar var. Burada tamamen usule uygun bir süreç işletilmiştir. Kararın Meclis’te okutulması ile TBMM seyahati arasında en ufak bir bağlantı yoktur. Anayasa gereği kesinleşmiş bir yargı hükmünün Meclis’te okunması gerekiyor” dedi.

Kararın okunmasının bekletildiğini söyleyen Kurtulmuş, “Can Atalay’ın bu kararıyla ilgili süreçte öncelikle, birinci aşamada biz Meclis Başkanlığı olarak beklettik. Hem sürecin tamamlanması hem de ola ki, yeni bir hak ihlali kararı verilirse yerel mahkemenin uyma ihtimali dolayısıyla bir süre beklettik. Sonunda Anayasa’nın amir hükmü gereğince kesinleşmiş yargı hükmünün Meclis’te okunmasının zarureti var” diye konuştu. 

“Can Atalay’ın kimliğini bir tarafa bırakarak konuşmak gerekirse. Hakikaten az görülür bir mesele ortaya çıktı” diyen Kurtulmuş, iki yargı kurumu olan AYM ve Yargıtay arasında “içtihat, görüş farklılıkları ortaya çıktığını, bu nedenle yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söyleyerek, “Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır. 12 Eylül Anayasası erkler arasındaki tanımları zaman zaman muğlak hale getirerek, bazı potansiyel tartışma alanları bünyesinde barındıran anayasa” dedi. 

AYM’nin kararına uyulmamasını ve akabinde Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesini anayasaya darbe olarak yorumlayan muhalefeti de eleştiren Kurtulmuş, “‘Anayasa darbesi’ demek maksadını aşan, biraz da lüzumsuz yaklaşım. Anayasa zemini TBMM’dir” dedi. Kurtulmuş, “TBMM bu anlamda hele hele Türkiye bölücü örgütlerle mücadele ederken, çevresi terör ağlarıyla kuşatılan bir ülke olarak, 15 Temmuz’da doğrudan hedef haline gelmiş devlet olarak tabii ki kendisini korur” diye konuştu. 


TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Habertürk canlı yayınında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş, TİP’ten Hatay milletvekili seçilen Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi ve yeni anayasa tartışmaları hakkında da değerlendirmelerde bulundu. 

Kurtulmuş’un açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Geçmiş dönemlerde de Yargıtay’ın kararıyla düşürüldüğü vakalar var”

“Teamüllere tamamıyla uygun bir uygulama yapılmıştır. Can Atalay’ın bu kararıyla ilgili süreçte öncelikle, birinci aşamada biz Meclis Başkanlığı olarak beklettik. Hem sürecin tamamlanması hem de ola ki, yeni bir hak ihlali kararı verilirse yerel mahkemenin uyma ihtimali dolayısıyla bir süre beklettik. Sonunda Anayasa’nın amir hükmü gereğince kesinleşmiş yargı hükmünün Meclis’te okunmasının zarureti var. Milletvekilliği düşürülmesi başka bir süreç, milletvekilinin düşmesi başka süreç. Bir fezlekenin gelmesiyle milletvekilliğinin düşürülmesi. Burada kesinleşmiş mahkeme kararının sadece Meclis’te okutulması, daha doğrusu Meclis’in bilgilendirilmesi zaruri bir adımdır. Burada görüş farklılıkları var. Meclis Başkanı olarak şuna dikkat ettim, iki yargı kurumunda ihtilafta TBMM’nin taraf olmaması için böyle bir yol izlendi. Geçmiş dönemlerde de bu şekilde doğrudan mahkemenin, Yargıtay’ın kararıyla düşürüldüğü vakalar var. Burada Meclis’in teamüllerine uygun şekilde süreç işletilmiştir.

“Kararın Meclis’te okutulmasıyla TBMM’nin seyahati arasında bağlantı yoktur”

TBMM Başkanlığı olarak yaptığımız bir sürü yurt dışı seyahat var. ‘Yarın seyahate çıkıyorum’ diyerek kendiliğinden oluşturulan süreç var. Aylar öncesinde hazırlanarak, tarih aralıkları belirlenerek titiz çalışma sonrası bu seyahatler belirleniyor. Gerçekten son derece haksız, mesnetsiz bir suçlamadır. Ne zaman TBMM’nin Bahreyn ziyareti aylar öncesi bellidir. Zaten nöbetçi Meclis Başkanvekili arkadaşımız kimse onu okutacaktır. Kararın Meclis’te okutulmasıyla TBMM’nin seyahati arasında bağlantı yoktur. Teamül, yazılı olmayan kurallardır. Yıllar içinde oluşmuş. Bunlardan birisi de Meclis Başkanı’nın hangi oturumlara başkanlık edeceğiz. TBMM’nin açılışında, bütçe görüşmelerinde ilk ve son gün başkanlık eder. 23 Nisan oturumlarına başkanlık eder, özel oturumlar olursa başkanlık eder. Zaten teamülde Meclis’in normal işleyişinde başkanlık etmesi sözkonusu değildir. Ama isterse her oturuma başkanlık edebilir. Her açıdan normal, teamüllere, usule uygun bir çalışma yürütülmüştür.

“Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır”

Anayasa Mahkemesi nasıl kara verecek? Süreç nasıl işleyecek? Yapılan başvuruları hangi zaman aralığında gündeme alacak? Bunları göreceğiz. Ben hep şunu söyledim; genellikle tekil olayların üzerinde yoğunlaşarak, o günkü aktüel tarafları üzerinden siyasi tartışma haline getirmeyi maalesef başarıyoruz. Can Atalay’ın kimliğini bir tarafa bırakarak konuşmak gerekirse. Hakikaten az görülür bir mesele ortaya çıktı. İki yargı kurumu açısından içtihat, görüş farklılıkları ortaya çıktı. Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır. 12 Eylül Anayasası erkler arasındaki tanımları zaman zaman muğlak hale getirerek, bazı potansiyel tartışma alanları bünyesinde barındıran anayasa.

“15 Temmuz’da doğrudan hedef haline gelmiş devlet kendini koruru”

Bunların üzerinde tartışmak, konuşmak. Bu olay olmasaydı bile gündeme getirmek herhalde TBMM’nin anayasayı yeniden yapacak güce sahip olmak temel vazifelerinden. Birtakım partizan yaklaşımları bir tarafa bırakarak. Her partinin siyasi atmosferinden uzak insanlar için hangi konuların önem arz ettiği, anayasal reforma ihtiyaçlar tartışıyor. İyi niyetle bir araya gelerek, önyargılar olmaksızın, anayasa tartışmanın doğru yöntemlerle tartışılmasıdır. Bana anayasanın çizdiği tarafsızlıkla söyleyebilirim. Bu işin doğru zemini TBMM’dir. Bazıların söylediği gibi yeni bir anayasa yapamaz görüşü kabul edilemez. 400’ü bulursa doğrudan doğruya değişikliği yapar, 360’la referanduma gider. Hiçbir partinin anayasası olmaz, milletin anayasası olur. Türkiye’de kronikleşmiş olan birtakım meselelerde adım atmamızın zaruri olduğuna inanıyorum. Burada Yargıtay da kendi yetkilerini kullanırken ilgili anayasada yetkilerini kullanarak süreci oluşturuyor. Örneğin Anayasa’nın 14. maddesindeki devlete karşı davranışlar konusunun sarih ve açık bir hale getirilmesidir. Anayasa bunu yasalara izafe ediyor. TBMM bu anlamda hele hele Türkiye bölücü örgütlerle mücadele ederken, çevresi terör ağlarıyla kuşatılan bir ülke olarak, 15 Temmuz’da doğrudan hedef haline gelmiş devlet olarak tabii ki kendisini korur.

“TBMM’de siyasi partiler bu konuyu seçimden sonra sıcak bakacak”

Devlete karşı yapılan suçların davranışların ne olduğu, silah atmak, örgüt kurmak, örgüte yardım ve yataklık etmek, bunların tasrih edilmesi gerekir. Özellikle seçilmişlerin hakkını hukukunu koruyan yeni bir anlayış içerisinde ele alınması gerekir. Samimi olarak yaklaşılırsa bu konudaki tartışma alanlarının ortadan kaldırılacağını düşünüyorum. Şu anda Meclis kapalı. Oturumda olduğu bir gün tek tek milletvekili arkadaşlarımızı çağırsak. Çok büyük kısmının ‘evet yeni bir anayasaya ihtiyacımız var’ dediğini biliyoruz. Birisi yeni bir iç tüzüğe ihtiyacımız var. Hakikaten uzun saatler süren, kavgaya gürültüye zemin hazırlayan bir zemin içerisinde. Bunların hepsi konuşuldu. 31 Mart akşamına kadar bu anlamda çok sistematik değişiklikleri gündeme getirmek mümkün olmaz. Anayasa meselesinin konuşulacağı yer Türkiye’nin tamamıdır. Hukuk camiamız, sivil toplumuz, herkese uygun mekanizmalar kurularak görüşlerini almaktır. Belki komisyon üzerinden bu çalışmaları sürdürmek doğru yöntemdir. Herkesin anayasa teklifi olabilir; ama kimsenin anayasa dayatması sözkonusu olamaz.

Önce herkesin önyargısız şekilde masaya gelmesi lazımdır. Ondan sonra yöntem bulunur. Aldığım ilk izlenimler TBMM çatısı altında siyasi partilerin bu konuyu seçimden sonra sıcak bakacağı yönünde görüşe sahibim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir